VELi YILMAZ

Sorumluluk

İnsan yaratılışı gereği veyahut yaratılışından doğan özelliklerinin bir sonucu olarak, çevresinde var olanları tanımaya, anlamlandırmaya ya da anlam katmaya çalışır.
*
İnsan varoluşu gereği soru soran,  yargılar üreten, devamında sonuçlar oluşturabilen bir canlıdır.
*
Diğer yandan insanoğlu analitik düşünebilen, kıyaslar oluşturup; çıkarım yapabilen, özgün bir özelliğe sahiptir.
*
Bu özelliklerle doğru orantılı olarak, Yüce Rabbimiz insanlara birtakım sorumluluklar yüklemiştir.
*
Madem ki akli melekelerimiz, diğer canlılardan farklı, o halde sorumluluklarımız da bu zekayla mütenasip olması yaratılışın doğasına uygun olsa gerek.
*
İnsanoğlu iyi ile kötüyü, yararlı olan ile olmayanı, nitelikli ile niteliksizi, faydalı olanla olmayanı, birbirinden ayırabilme yeteneğine ve aklına sahip olarak yaratılmıştır.
*
Yüce Allah Pek tabii ki bu özelliklere haiz olan insana sorumluluk yüklemiş olmaması düşünülemez.
*
İnsanların yaşadıkları topluma karşı görevleri vardır.
*
Belirli bir yaşa gelmiş, belirli bir eğitimden geçmiş ve belirli bir tecrübeye sahip insanlarda bu sorumluluk, bu özelliklere sahip olmayan insanlardan çok daha fazladır. İnsan ailesine karşı sorumlu,  diğer yandan yönetmekte olduğu bireyler açısından da sorumluluk taşımaktadır.
*
Göreceli olarak belirli bir olgunluğa erişmiş olan ve eşref – i mahlûkat olarak tarif edilen insan, toplumu olumlu yönde değiştirmek ile görevlidir.
*
Olumlu yönde kalıcı eserler bırakmak, insanın ödevleri arasında başta gelen en temel husustur.
*
Zira olgun insan kendi kendine yeten değil, kendi ışığı ile başkalarını aydınlatabilen demektir.
*
Bu yönüyle her insanın topluma yol göstermek gibi bir misyonun olduğu açık gerçeğinden hareket edilerek, Allah'ın bahşettiği hayatı; yaşamın bu öz kavramıyla paralel sürdürmenin gerekli olduğu, biz insanlar tarafından içselleştirilmesi gereken önemli bir olgudur.
*
Bu tartışılmaz gerçekten hareketle, doğru yaptıklarımızın ve yanlış yaptıklarımızın sonuçlarına katlanmak, sonuçlarını kabul etmek durumundayız.
*
Doğru yapılan veya doğru yapılarak etki bırakan işler üzerinde kafa yormak, bu işler için projeler üretmek, fırsatlar oluşturmaya çalışmak, kâmil insanın hassasiyeti olsa gerek.
*
Bilerek yanlış yapmak yerine, yanlışla doğrunun farklılığını topluma göstermek, biz insanların esas vazifesi olmalıdır.
*
Toplumda ortak doğrulara yönelik fark oluşturabilen insan, gerçekten yüce Allah'a karşı, dolayısı ile topluma karşı da ödevini göreceli olarak belli ölçülerde yapmış sayılabilir.
*
Her bir insan aslında çoban ateşi olmalıdır. O çoban ateşinin gerçek bir iyilik yangınına dönüşmesini sağlamaya çalışmalı ve bunun için çaba sarf etmelidir.
*
İnsan birleştiricilik,  bütünleştiricilik, temelinde topluma kılavuzluk yapmalıdır, yapabilmelidir. Bunun için fırsatları değerlendirmelidir.
*
Yaşamın bayrak koşusu olduğunu kavramalı, bu nedenden elindeki bayrağı olabildiğince uzağa taşımalı ve layıkıyla kendinden sonra gelene teslim erdemini göstermelidir.
*
İnsan – ı kâmil olabilirsek, o beceriyi gösterebilirsek; büyük Allah'a karşı, Yüce Rabbimize, bizi yaratana karşı ancak o zaman ödevimizi ve bize yüklenen sorumluluğu yerine getirmiş oluruz.
*
Yaptığımız iş, yüklenmiş olduğumuz görev temelinde maksimum etkiyi ortaya çıkartmakla ile ilgilidir.
*
Bu bağlaşıklığı ne kadar sağlayabiliyorsak, o kadar doğru yolda yürümüş verilen görevi layıkıyla yerine getirmişiz demektir.
*
Nötr yani pozitif bir sonuç üretmeyen bir yaşantı, olumlu yöndeki ışığı tetiklemek için çaba sarf edilmeyen bir hayat, kanımızca boşa geçmiş bir zamanı işaret eder.

Leave A Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *