Yaşam ne kadar hızlı akıyor, yetişmek neredeyse mümkün değil. Hızla akan bir havası var ömrün.
*
Yaş ilerledikçe yaşamın kum saatini, ters çevirmek istersin, eski, güzel sağlıklı günlerine dönmek üzere. Ama sonra düşünürsün kendi kendine, başın önünde.
*
Mümkün olmayan bir şey istemek doğru mu diye. Bazen kum saati bir an önce aksa, şu ömür de biran önce sonlansa, zira çok ağır geliyor yaşamak bana, diye düşünür insan.
*
Çünkü çekilen sıkıntılar, yaşanan eziyetler, kötü bir rüya gibi kazanmıştır hafızaya. İnsan ister mi, tekrar o mutsuz günlerine dönmeyi.
*
O kum saatini tersine çevirdiğin zaman, tekrar neleri yaşayacağını hatırlar bir bakıma yaşayan. Çünkü hatırladıkları, mutluluktan çok, mutsuzluktur pek tabii ki.
*
Yangınlar yaşanmıştır, kum saatinin akan bölümünde. Üzüntülere gark olunmuştur, kum saatinin akan kısmında.
*
Yaşam hep sert yüzünü göstermiş, yaşamın hep şimşek çakan gözleri ile karşılaşılmıştır. Gençlik yılları sıkıntı içinde geçmiş, sorunlar denizinde kördüğüm olmuş yumakları çözmek için mücadele edilmiştir.
*
Hayatını birleştirdiğini insanlar, o insanların sorunları, başkaları için kendi yaşayacaklarını feda ederek bir yaşantı sürmüşündür.
*
Çok beğendiğin, saygı ile baktığın, sevgi ile büyütmeye çalıştığın gemileri, zaman zaman yakmak zorunda kaldığın, zamanlar olmuştur, kum saatinin akan bölümünde.
*
Pek tabii ki, hayatın didaktiksel bir yönü var olabilir. Lakin biz hayattan yeni bir şey öğrenme yerine, yarım asırlık bu adam varolan öğrenmiş olduklarıyla yoluna devam etmek istiyor, geriye kalan yaşlarında.
*
Kum saatinin akmayan kısmında artık sert problemler, büyük üzüntüler, içine ağlamalar, yaşamak istemiyor, ellisinde ki bu adam.
*
Büyük yangınlar görmüşüz, kavrulmuşuz bizler. Yeni yeni yangınlar yerine biraz gelin olmuş elma ağacı, gül ağacı görmek; limon ağacı ve portakal ağacından gelen kokuyu duyumsamak istiyor, yarım asırlık bu adam.
*
Kum saatinin kalan bölümde, hala üzüntülü yaşam devam edecekse, bir an önce akıp bitsin istiyor, bu yaşayan. Biraz bahar yaşayalım, biraz temiz hava alalım diyor, yaşayan.
*
Biraz çiçekleri koklayalım, yamaçlardaki çimlere, çıplak ayakla basalım istiyor insan. Çekilen acılar, koklanan çiçekleri, boğsun istemiyor yaşayan.
*
Hayatın kısa olduğunu, görebiliyor bu kelebek ömürlü insan. Ama kısacık bu ömrün bir kısmını, çiçeklere koklayarak, arıların keman resitalini dinleyerek, kuşların konserine tanıklık ederek geçirmek demek sanıyoruz ki, çok şey demek.
*
Kafamızın gerisinde sorun olmaksızın, bir gül koklaya bilmiş olsak, ne kadar da güzel olurdu kim bilir?
*
Kum saatinde kalan kumların, böyle bir güzellik içinde akması mümkün müdür acaba? Yoksa ebediyete sıkıntısız gün görmeden mi intikal edeceğiz.