Yaşın yettiği, gücün bükemediği anlarda bile herkes hayattan çıkaracağı bir şeylerin varlığına inanır.
*
Örneğin insan olmak gibi mesela, mesela bir çiçeği sevebilmek gibi ödünsüz.
*
Herhalde vazgeçemediklerimizden bir tanesi değiştiremediklerimizden kaynaklanıyor.
*
Hani küçücük bir özür, bir kırmızı gül kadar değerli medeniyet.
Galiba düşünmemiz gerekenler buradan başlıyor.
*
İnsanlığın bir izahı yok, kırık bir camı kenara koyabilmekte insanlık, elindeki lokmayı paylaşabilmekte.
*
Ah! Hiç ödünsüz birde değişime selam verebilseydik, olmadı işte olmuyor, baştan sona yalan dünyada kapılıp gittiklerimizin içerisi bomboş ötesi yok.
*
Sen farkındalığını hissettir, hissettir ki üzüm üzüme baka baka misali kararsın hırs, öfke, kin, nefret.
Yaşamın bir kıyısına sımsıcak tutunmak gibi örneğin.
*
Kendini tartmakla başlamak nasıl bir duygudur belki de buradan başlamalısın
Kapı buradan açılacak içeriye ışık buradan süzülecek belki de.
*
Senin gönlünün bir sınırı olmasa gerek
Acaba yaşadıklarımızdan bir şey çıkardığımız mı var?
*
Yoksa düşe kalka bu mücadele nereye kadar
Nereye kadar insanlığın acımasızlığı, sevgisizliği
Yaprağın yalnızlığı, çiçeğin boynunun bükük kalması nereye kadar?
*
İstediğin kadar inkar et!
Sahip olduğun şey et ve tırnak
Ayrılmayan ikili işte,
Sebepsiz kaçışının kökenindeki bilinmeyenlerin hepsi dünkünden fazla.
*
Öyleyse bir şeyler yap, bir şeyler bul, bir şeylerin yolu nu aç.
*
Başla, arkandan kalkıp gelecekleri sakın unutma.
*
Yolu açanların çilesini arkadan gelenler bilemese de bir umuda yelken oluşturduğunu unutma.
*
Unutma sakın çilesiz yükün lokması da tatsız olur.
Biz buna değişim diyoruz, insanlığın geni, adam olmanın başlangıcı, edebi, karakteri, dik duruşu bir ham meyveyi koparmayışı diyoruz biz buna.
*
Anlamıyorsan ne çare…